13 Eylül 2012 Perşembe

Sonsuz Unutuş- Kadir Aydemir




                    Şuan da görmüş olduğunuz kitap Yitik Ülke Yayınlarının yaratıcısı Kadir Aydemir'e ait bir kitaptır. Kitabın kapağı o kadar tatlı ki daha güzel olamazdı bence. Ve elinde harflerden oluşan bir buket tutan üzgün adam her şeyi ne güzel anlatıyor... Kısa öykülerden oluşan bu kitap her sayfasında çok fazla içimi burktu sanki. Eğer öykü kitaplarından hoşlanıyorsanız kaçırmayın derim.

                     Kitaptaki bütün öyküler bence içinde fırtınalar kopan bir adamı anlatıyor. İnsan merak etmeden duramıyor, Kadir Bey bu öyküleri kimden esinlenerek yazdı acaba diye. :) Fakat geçmişte yaşanılan her neyse güzel duygularmış bunu anladım okudukça ve üzüldüm bitmesine...

                    'Yolunu yitiren bir mektubum ben; ulaşamadım sevdiğimin ellerine...'

                    'Kavuşmak, işte kısa ömrünün en güzel sözcüğü.'

                    'İki insan, iki ayrı yol, iki ayrı mezar. Düşler, öpücükler, sıcak avuç içleri, iki dişin öpüşürken çarpışması, çıkan o kemiksi ses, otel odaları, otobüsün hızı, hediye paketleri ve evet son bir telefon görüşmesi    , belki ayrılık.'

8 Eylül 2012 Cumartesi

Tirza- Arnon Grunberg



            Sonunda bitti! Bana çektirdiği sıkıntı çok ayrı ama... Çok tedirgin bir okumaydı. Okurken resmen sayfaları yırtıp atmak istedim. Çok farklı bir kitap, ayrı bir kafayla okumak şart!

            Ayfer Tunç'a göre edebiyatın ölmeyeceğini kanıtlayan 5 kitaptan biri Tirza. Bende Ayfer Tunç hayranı olarak o dediyse doğrudur dedim aldım ve okudum tabi ki. :) Tirza liseyi yeni bitirmiş bir kız. Babasının onun için hazırladığı partiyle başlıyor kitap. O baba var ya beni çileden çıkarttı resmen. Nasıl bir psikopat o, sinirden okumak istemedim ve elimden çok bıraktığım oldu kitabı. Çoğunlukla baba olan karakterin kendi iç hesaplaşmalarını anlatıyor zaten.


           Bence rahatsız edici bir kitaptı. Ne demek istediğimi şuan anlamayabilirsiniz ama okursanız anlayacağınıza eminim. Birçok kişi bu kitabı 21. yüzyılın en iyi kitabı olarak adlandırıyor. Belki sadece bu yüzden bile okunmalı fakat seveceğiniz anlamına gelmez aksine nefret edeceksiniz bu kitaptan. Ama olayların örgüsüne de hayran kalacaksınız. Hele ki kitapta öyle bir olay oluyor ki Ayfer Tunç'un röportajında dediği gibi kitabı elinizden fırlatıyorsunuz resmen.          Gerçekten ikilemdeyim hala okumalı okunmamalı mı bilemiyorum. Zor bir kitap sadece onu söyleyebilirim...


          'İnsanlar neredeyse hiç değişmiyor. Takıntıları için başka ortamlar arayıp duruyorlar. Yüzlerine birkaç kırışık ekleniyor, dişler dökülüyor, kemikler kırılıyor, organların görevini makineler üstleniyor ama hayır, kimse değişmiyor.'