19 Aralık 2012 Çarşamba
Bu İşte Bir Yalnızlık Var - Tuna Kiremitçi
Gerçekten de her sayfası yalnızlık kokan bir kitap... Gitarist, yalnız bir adam Mehmet. Hayata tutunmaya çalışan, tekrar müzikle hayat bulmaya çalışan bir adam... Kitabı onun ağzından okuyoruz. Tuna Kiremitçinin okuduğum ilk kitabı. Severek okudum diyebilirim.
Başarısız evliliğinden geriye kalan tek şey güzel bir kız çocuğu. Onunla da anca haftanın bir günü birlikte oluyor işte. Sonrası yine yalnızlık... Birkaç öğrencisi var ders verdiği, bir de aynı apartmanda olan iki arkadaşı. Orhan ve Ayşe... Onların da evliliği sallantıda. İşte kitap tam da bu noktada başlıyor aslında. Bir anda terk edilmiş olan Ayşe tabi ki yakın arkadaşı Mehmet'e sığınıyor. Bu olay Mehmet'in kafasındaki her şeyi açığa çıkartıyor bir anda. Yanlış bir aşk çıkıyor ortaya. Sonrasını da okuyun da görün canlarım aa :)
Yalnızlığın romanı bu kitap. Ve beni en çok etkileyen de bu yalnızlığı bir kadından değilde bir erkekten dinlemek...
'Güneşin şehre nefes aldırdığı bir gündü.'
'İnsan yalnızken kendini üzerine her taraftan iğne yağan bir mıknatıs gibi hissediyor.'
'Var olmanın anlamlı bir şeymiş gibi göründüğü anlar var, bir de aldığımız tek bir nefes için bile bahane bulamadığımız zamanlar...'
'Bir adada kaybolamaz insan. Olsa olsa biraz yolunu uzatır.'
'Salona adım attığımda, içimi bir tuhaf eden o kokuyu duydum yine. Ortalık aynı bizim eski evimiz gibi kokuyordu. Evlere kokularını kadınlar veriyor demek ki.'
29 Ekim 2012 Pazartesi
Satranç - Stefan Zweig
Uzun bir aradan sonra merhabaaaa :) Kaç aydır yoğunluklarım yüzünden kitaplarımdan çok ayrı kalmıştım. Bayram sayesinde ne zamandır merak ettiğim bu incecik kitabı okuma fırsatım oldu.
Kitabımız, satranç şampiyonu olan Czentovic ve Hitler döneminde hapse düşen, orada satrancı bir kitaptan öğrenen Dr.B'den bahsediyor. Czentovic okuma yazmayı bile öğrenemeyen bir kişidir aslında. Fakat çocukluğunda izleyerek öğrendiği satranç konusunda gitgide devleşmiştir. Bunun nasıl olduğunu kimse anlayamaz. Bu yeteneği ona şampiyonluğu getirir ama insan olmayı öğrenemez. Günün birinde Dr.B ile karşılaşır. Dr.B satranç da düşünmeye bile gerek duymadan doğru hamleleri yapabilen bir insandır. Peki ama nasıl? Bunu da okuyarak öğrenin diyelim... :)
Kitap çok kısa ve son sayfasına geldiğinizde sayfaların eksik olduğunu bile düşünüyorsunuz. Bir anda bitiyor. Beni çok etkilemedi. Süperdi diyemem ama güzeldi, değişikti. En fazla ilgimi çeken şey bu kitabın Zweig'in eşiyle intihar etmeden önce yazdığı son kitap olmasıdır.
'Siyah olan ben, beyaz olan benin yapacağı hamleyi heyecanla bekliyordu. Bir tanesi bir yanlış yapınca, öteki ben sevinçten havalara uçuyor ve aynı anda da kendi beceriksizliğine kızıyordu...'
13 Eylül 2012 Perşembe
Sonsuz Unutuş- Kadir Aydemir
Şuan da görmüş olduğunuz kitap Yitik Ülke Yayınlarının yaratıcısı Kadir Aydemir'e ait bir kitaptır. Kitabın kapağı o kadar tatlı ki daha güzel olamazdı bence. Ve elinde harflerden oluşan bir buket tutan üzgün adam her şeyi ne güzel anlatıyor... Kısa öykülerden oluşan bu kitap her sayfasında çok fazla içimi burktu sanki. Eğer öykü kitaplarından hoşlanıyorsanız kaçırmayın derim.
Kitaptaki bütün öyküler bence içinde fırtınalar kopan bir adamı anlatıyor. İnsan merak etmeden duramıyor, Kadir Bey bu öyküleri kimden esinlenerek yazdı acaba diye. :) Fakat geçmişte yaşanılan her neyse güzel duygularmış bunu anladım okudukça ve üzüldüm bitmesine...
'Yolunu yitiren bir mektubum ben; ulaşamadım sevdiğimin ellerine...'
'Kavuşmak, işte kısa ömrünün en güzel sözcüğü.'
'İki insan, iki ayrı yol, iki ayrı mezar. Düşler, öpücükler, sıcak avuç içleri, iki dişin öpüşürken çarpışması, çıkan o kemiksi ses, otel odaları, otobüsün hızı, hediye paketleri ve evet son bir telefon görüşmesi , belki ayrılık.'
8 Eylül 2012 Cumartesi
Tirza- Arnon Grunberg
Sonunda bitti! Bana çektirdiği sıkıntı çok ayrı ama... Çok tedirgin bir okumaydı. Okurken resmen sayfaları yırtıp atmak istedim. Çok farklı bir kitap, ayrı bir kafayla okumak şart!
Ayfer Tunç'a göre edebiyatın ölmeyeceğini kanıtlayan 5 kitaptan biri Tirza. Bende Ayfer Tunç hayranı olarak o dediyse doğrudur dedim aldım ve okudum tabi ki. :) Tirza liseyi yeni bitirmiş bir kız. Babasının onun için hazırladığı partiyle başlıyor kitap. O baba var ya beni çileden çıkarttı resmen. Nasıl bir psikopat o, sinirden okumak istemedim ve elimden çok bıraktığım oldu kitabı. Çoğunlukla baba olan karakterin kendi iç hesaplaşmalarını anlatıyor zaten.
Bence rahatsız edici bir kitaptı. Ne demek istediğimi şuan anlamayabilirsiniz ama okursanız anlayacağınıza eminim. Birçok kişi bu kitabı 21. yüzyılın en iyi kitabı olarak adlandırıyor. Belki sadece bu yüzden bile okunmalı fakat seveceğiniz anlamına gelmez aksine nefret edeceksiniz bu kitaptan. Ama olayların örgüsüne de hayran kalacaksınız. Hele ki kitapta öyle bir olay oluyor ki Ayfer Tunç'un röportajında dediği gibi kitabı elinizden fırlatıyorsunuz resmen. Gerçekten ikilemdeyim hala okumalı okunmamalı mı bilemiyorum. Zor bir kitap sadece onu söyleyebilirim...
'İnsanlar neredeyse hiç değişmiyor. Takıntıları için başka ortamlar arayıp duruyorlar. Yüzlerine birkaç kırışık ekleniyor, dişler dökülüyor, kemikler kırılıyor, organların görevini makineler üstleniyor ama hayır, kimse değişmiyor.'
11 Ağustos 2012 Cumartesi
Kumral Ada Mavi Tuna - Buket Uzuner
Galiba uzun süre etkisinden çıkamayacağım... O kapaktaki converseler var ya; işte onlar herşeyi anlatıyor. Adanın da, Tunanın da söküp atamadıkları bütün acıları...
Ada ve Tuna çocukluk arkadaşıdır ve tanıştıkları günden beri birbirlerinden değerli kimseleri olmamıştır. Yıllarca hissettikleri dostluk mu desem, kardeşlik mi yoksa aşk mı... Çok yüce dillenemeyecek bir şey bu! Tunanın o tatlılığı, Adaya verdiği değer öyle güzel ki... Yazar öyle içten anlatmış ki etkisinden çıkmak mümkün değil. Ve Aras... Beni bitiren karakter!!! Kitabın tamamını sanki o kötü olayın etkisi altında okudum. Benim için en önemli üç karakter. Bence gerisi boş.
Tunanın yaşadığı iç savaş, farklı bakış açıları sunuyor bize ve farklı insanlar. Ödeşmesi gereken dostları, ailesi, karısı ve KUMRAL ADA...
Belki çok karmaşık cümleler kurdum ama içimde inanın o kadar karmaşık. Diyorum ya bu hikayenin etkisi uzun süre üstümde kalacak benim.
Kitabı okumayanlar için açık açık anlatamıyorum hikayeyi. Çünkü en küçük bir olayı bile anlatsam sanki bütün hikaye çözülecek gibi. Buket Uzuner gerçekten ustalıkla yazmış bu kitabı. Kesinlikle okuyun diyorum...
'Ölüm hayat enerjisinin bitmesi demektir. Radyonun fişini çekerseniz, müzik biter. İşte ölüm tıpkı böyledir. Bir gün, bir yerde fiş çekilir ve doğduğunuzda bağlanan enerji cereyanı kesilir. Hayat bitmiştir!'
4 Ağustos 2012 Cumartesi
Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali
Geçen sene sevgili sevgilime kitabı okuması için verdiğimde, kaybetmesinden dolayı resmimiz internet üzerinden yayınlanmaktadır. :) Neyse gelelim kitabımızın konusuna...
Babasının ısrarı üzerine kısa bir süreliğine Almanya'ya giden Raif Efendi, orada çalışmaktan çok günlerini şehri gezmekle geçirmektedir. Bu gezilerinden birinde, bir müzede rastladığı kürk mantolu madonna tablosuna hayran kalır. Daha sonra o tablodaki kadınla bir şekilde yolları kesişir ve hayatındaki en mutlu günlerini yaşar. Fakat Raif Efendinin yaşadığı bu mükemmel aşk çok uzun sürmeyecektir.
Kitabın bitmesini asla istemeyeceksiniz. Yazarın o mükemmel diliyle anlattığı sayfaların ne ara bittiğini anlamayacaksınız. Kesinlikle okunması gereken bir yazar ve kitap...
şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "bu eksiklik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın. seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum...içimde müthiş bir arzu var... bir iyi olsam!"
26 Temmuz 2012 Perşembe
Ud ve Yara İzleri - Danilo Kis
Resimde gördüğünüz kitap Yugoslav bir yazarın kitabıdır. Kitap fuarından büyük bir hevesle almıştım. İsmi çok ilgimi çekmişti. Fakat okurken bana her sayfasında can çekiştirdi. İncecik bir kitap olmasına rağmen bitmek bilmedi. Anlatım olarak ağırlığı bir yana konu olarak da kendimi veremedim ve büyük sıkıntıyla okudum.
Kitap birçok öyküden oluşmaktadır. Yer yer Yahudilerden, Almanlardan, ölümden bahsetmektedir. Hatta bazı sayfalarda yazarın kendinden bahsettiğini bile düşünebilirsiniz. Çünkü özelliği kitaplarında kendi yaşamından kesitlere yer vermektir. Sizlere kitabın konusuyla ilgili bir şey söyleyemiyorum çünkü anlamakta çok zorlandım. Zaten öykülerden oluştuğu için hepsi birbirinden farklı hikayeler.
Ud ve Yara izleri de kitabın içindeki öykülerden biri. Yazar her kitabının ismini, yazdığı öykülerden koyarmış. Bu kitabında da o öyküyü seçmiş demek ki.
Her kitap en başta verilen emekten dolayı okunmayı hak etmektedir canlar. Pişman değilim, belki de ikinci kez okuduğumda daha farklı hislere bürünürüm. :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)