27 Aralık 2012 Perşembe

MERRY CHRİSTMAS :)




Bu grubu yeni keşfettim ve hayran kaldım. Onların aracılığıyla şimdiden hepinizin yeni yılını kutluyorum. Sevdiklerinizle mutlu çok güzel bir yıl geçirmeniz dileğimle... :)






           

Issız Erkekler Korosu - Canan Tan




         
                   Yine bir erkeğin bakış açısından çıkan bir kitapla karşınızdayım. Canan Tan demiş ki 'hep kadınların ne çektiğinden bahsediyoruz bir kere de erkekler ne hissediyor ona bakalım' demiş ve bu kitap çıkmış ortaya. :) Kitabın erkek karakterlerinden bazıları Piraye'nin Haşim'i, Yüreğim Seni Çok Sevdi'nin Murat'ı...

                    Ademoğlu Pansiyon adı üstünde erkeklerin girebileceği bir yer. Zor durumda kalan erkekler, eşlerinden dayak yiyen erkekler, aldatılan erkekler... Onların sığınma yeri olmuş bu pansiyon. Pansiyon sahibi de onlar için bir fasıl gecesi düzenlemeye karar vermiş. Bu fasıl gecesinde birbirinden çok farklı bir çok erkek yer almakta. Kafalarında yaşadıkları olaylar, geride bıraktıkları aşklar var...

                    Canan Tan'ın hangi kitabı akıcı olmaz ki sorarım size. Bir çırpıda okundu ve bitti. Hele ki Türk Musikisini bu kadar araştırarak yazması çok takdir ettiğim bir durum. Değişikti, çünkü biz hep Aslıyı ya da Pirayeyi haklı görüyorduk. Bu sefer Murat ve Haşim'in açısından okuduk kitabı. Daha fazla açıklama yapmayayım ki kitabı okumak isteyen kişilere ayıp olmasın :)


                    'Yalnızlık müziğin bile seni dinlemesidir...'
                
                     'Herkesin bir hikayesi var.'

                     'Asla vazgeçmem demek, bencil yüzüydü aşkın. Vazgeçebilmek ise yürek isterdi...'

                     'Aşkının yoksunu, sensizliğinin zenginiydim.'

                     'Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır.'


         
                  

19 Aralık 2012 Çarşamba

Bu İşte Bir Yalnızlık Var - Tuna Kiremitçi




               
               Gerçekten de her sayfası yalnızlık kokan bir kitap... Gitarist, yalnız bir adam Mehmet. Hayata tutunmaya çalışan, tekrar müzikle hayat bulmaya çalışan bir adam... Kitabı onun ağzından okuyoruz. Tuna Kiremitçinin okuduğum ilk kitabı. Severek okudum diyebilirim.

                Başarısız evliliğinden geriye kalan tek şey güzel bir kız çocuğu. Onunla da anca haftanın bir günü birlikte oluyor işte. Sonrası yine yalnızlık... Birkaç öğrencisi var ders verdiği, bir de aynı apartmanda olan iki arkadaşı. Orhan ve Ayşe... Onların da evliliği sallantıda. İşte kitap tam da bu noktada başlıyor aslında. Bir anda terk edilmiş olan Ayşe tabi ki yakın arkadaşı Mehmet'e sığınıyor. Bu olay Mehmet'in kafasındaki her şeyi açığa çıkartıyor bir anda. Yanlış bir aşk çıkıyor ortaya. Sonrasını da okuyun da görün canlarım aa :)


                Yalnızlığın romanı bu kitap. Ve beni en çok etkileyen de bu yalnızlığı bir kadından değilde bir erkekten dinlemek...



              'Güneşin şehre nefes aldırdığı bir gündü.'


              'İnsan yalnızken kendini üzerine her taraftan iğne yağan bir mıknatıs gibi hissediyor.'


              'Var olmanın anlamlı bir şeymiş gibi göründüğü anlar var, bir de aldığımız tek bir nefes için bile bahane bulamadığımız zamanlar...'


              'Bir adada kaybolamaz insan. Olsa olsa biraz yolunu uzatır.'


             'Salona adım attığımda, içimi bir tuhaf eden o kokuyu duydum yine. Ortalık aynı bizim eski evimiz gibi kokuyordu. Evlere kokularını kadınlar veriyor demek ki.'

29 Ekim 2012 Pazartesi

Satranç - Stefan Zweig




                 Uzun bir aradan sonra merhabaaaa :) Kaç aydır yoğunluklarım yüzünden kitaplarımdan çok ayrı kalmıştım. Bayram sayesinde ne zamandır merak ettiğim bu incecik kitabı okuma fırsatım oldu.

                 Kitabımız, satranç şampiyonu olan Czentovic ve Hitler döneminde hapse düşen, orada satrancı bir kitaptan öğrenen Dr.B'den bahsediyor. Czentovic okuma yazmayı bile öğrenemeyen bir kişidir aslında. Fakat çocukluğunda izleyerek öğrendiği satranç konusunda gitgide devleşmiştir. Bunun nasıl olduğunu kimse anlayamaz. Bu yeteneği ona şampiyonluğu getirir ama insan olmayı öğrenemez. Günün birinde Dr.B ile karşılaşır. Dr.B satranç da düşünmeye bile gerek duymadan doğru hamleleri yapabilen bir insandır. Peki ama nasıl? Bunu da okuyarak öğrenin diyelim... :)

               Kitap çok kısa ve son sayfasına geldiğinizde sayfaların eksik olduğunu bile düşünüyorsunuz. Bir anda bitiyor. Beni çok etkilemedi. Süperdi diyemem ama güzeldi, değişikti.  En fazla ilgimi çeken şey bu kitabın Zweig'in eşiyle intihar etmeden önce yazdığı son kitap olmasıdır.

              'Siyah olan ben, beyaz olan benin yapacağı hamleyi heyecanla bekliyordu. Bir tanesi bir yanlış yapınca, öteki ben sevinçten havalara uçuyor ve aynı anda da kendi beceriksizliğine kızıyordu...'

13 Eylül 2012 Perşembe

Sonsuz Unutuş- Kadir Aydemir




                    Şuan da görmüş olduğunuz kitap Yitik Ülke Yayınlarının yaratıcısı Kadir Aydemir'e ait bir kitaptır. Kitabın kapağı o kadar tatlı ki daha güzel olamazdı bence. Ve elinde harflerden oluşan bir buket tutan üzgün adam her şeyi ne güzel anlatıyor... Kısa öykülerden oluşan bu kitap her sayfasında çok fazla içimi burktu sanki. Eğer öykü kitaplarından hoşlanıyorsanız kaçırmayın derim.

                     Kitaptaki bütün öyküler bence içinde fırtınalar kopan bir adamı anlatıyor. İnsan merak etmeden duramıyor, Kadir Bey bu öyküleri kimden esinlenerek yazdı acaba diye. :) Fakat geçmişte yaşanılan her neyse güzel duygularmış bunu anladım okudukça ve üzüldüm bitmesine...

                    'Yolunu yitiren bir mektubum ben; ulaşamadım sevdiğimin ellerine...'

                    'Kavuşmak, işte kısa ömrünün en güzel sözcüğü.'

                    'İki insan, iki ayrı yol, iki ayrı mezar. Düşler, öpücükler, sıcak avuç içleri, iki dişin öpüşürken çarpışması, çıkan o kemiksi ses, otel odaları, otobüsün hızı, hediye paketleri ve evet son bir telefon görüşmesi    , belki ayrılık.'

8 Eylül 2012 Cumartesi

Tirza- Arnon Grunberg



            Sonunda bitti! Bana çektirdiği sıkıntı çok ayrı ama... Çok tedirgin bir okumaydı. Okurken resmen sayfaları yırtıp atmak istedim. Çok farklı bir kitap, ayrı bir kafayla okumak şart!

            Ayfer Tunç'a göre edebiyatın ölmeyeceğini kanıtlayan 5 kitaptan biri Tirza. Bende Ayfer Tunç hayranı olarak o dediyse doğrudur dedim aldım ve okudum tabi ki. :) Tirza liseyi yeni bitirmiş bir kız. Babasının onun için hazırladığı partiyle başlıyor kitap. O baba var ya beni çileden çıkarttı resmen. Nasıl bir psikopat o, sinirden okumak istemedim ve elimden çok bıraktığım oldu kitabı. Çoğunlukla baba olan karakterin kendi iç hesaplaşmalarını anlatıyor zaten.


           Bence rahatsız edici bir kitaptı. Ne demek istediğimi şuan anlamayabilirsiniz ama okursanız anlayacağınıza eminim. Birçok kişi bu kitabı 21. yüzyılın en iyi kitabı olarak adlandırıyor. Belki sadece bu yüzden bile okunmalı fakat seveceğiniz anlamına gelmez aksine nefret edeceksiniz bu kitaptan. Ama olayların örgüsüne de hayran kalacaksınız. Hele ki kitapta öyle bir olay oluyor ki Ayfer Tunç'un röportajında dediği gibi kitabı elinizden fırlatıyorsunuz resmen.          Gerçekten ikilemdeyim hala okumalı okunmamalı mı bilemiyorum. Zor bir kitap sadece onu söyleyebilirim...


          'İnsanlar neredeyse hiç değişmiyor. Takıntıları için başka ortamlar arayıp duruyorlar. Yüzlerine birkaç kırışık ekleniyor, dişler dökülüyor, kemikler kırılıyor, organların görevini makineler üstleniyor ama hayır, kimse değişmiyor.'         


 

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Kumral Ada Mavi Tuna - Buket Uzuner


                   
                 
               Galiba uzun süre etkisinden çıkamayacağım... O kapaktaki converseler var ya; işte onlar herşeyi anlatıyor. Adanın da, Tunanın da söküp atamadıkları bütün acıları...

               Ada ve Tuna çocukluk arkadaşıdır ve tanıştıkları günden beri birbirlerinden değerli kimseleri olmamıştır. Yıllarca hissettikleri dostluk mu desem, kardeşlik mi yoksa aşk mı... Çok yüce dillenemeyecek bir şey bu! Tunanın o tatlılığı, Adaya verdiği değer öyle güzel ki... Yazar öyle içten anlatmış ki etkisinden çıkmak mümkün değil. Ve Aras... Beni bitiren karakter!!! Kitabın tamamını sanki o kötü olayın etkisi altında okudum.  Benim için en önemli üç karakter. Bence gerisi boş.

              Tunanın yaşadığı iç savaş, farklı bakış açıları sunuyor bize ve farklı insanlar. Ödeşmesi gereken dostları, ailesi, karısı ve KUMRAL ADA...

              Belki çok karmaşık cümleler kurdum ama içimde inanın o kadar karmaşık. Diyorum ya bu hikayenin etkisi uzun süre üstümde kalacak benim.

             Kitabı okumayanlar için açık açık anlatamıyorum hikayeyi. Çünkü en küçük bir olayı bile anlatsam sanki bütün hikaye çözülecek gibi. Buket Uzuner gerçekten ustalıkla yazmış bu kitabı. Kesinlikle okuyun diyorum...

           
            'Ölüm hayat enerjisinin bitmesi demektir. Radyonun fişini çekerseniz, müzik biter. İşte ölüm tıpkı böyledir. Bir gün, bir yerde fiş çekilir ve doğduğunuzda bağlanan enerji cereyanı kesilir. Hayat bitmiştir!'

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali



                  Sıra yıllar önce okuduğum ve hala aklımdan çıkmayan çok kıymetli bir kitapta. Ne kötü ki kitabımız anca şimdilerde çok satanlar bölümünde yerini alabildi. Oysaki böyle önemli yazarlarımızın kitaplarının kıymetini bilmeliyiz diye düşünüyorum. 


                  Geçen sene sevgili sevgilime kitabı okuması için verdiğimde, kaybetmesinden dolayı resmimiz internet üzerinden yayınlanmaktadır. :) Neyse gelelim kitabımızın konusuna...


                  Babasının ısrarı üzerine kısa bir süreliğine Almanya'ya giden Raif Efendi, orada çalışmaktan çok günlerini şehri gezmekle geçirmektedir. Bu gezilerinden birinde, bir müzede rastladığı kürk mantolu madonna tablosuna hayran kalır. Daha sonra o tablodaki kadınla bir şekilde yolları kesişir ve hayatındaki en mutlu günlerini yaşar. Fakat Raif Efendinin yaşadığı bu mükemmel aşk çok uzun sürmeyecektir.


                  Kitabın bitmesini asla istemeyeceksiniz. Yazarın o mükemmel diliyle anlattığı sayfaların ne ara bittiğini anlamayacaksınız. Kesinlikle okunması gereken bir yazar ve kitap...


                 şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "bu eksiklik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın. seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum...içimde müthiş bir arzu var... bir iyi olsam!"

26 Temmuz 2012 Perşembe

Ud ve Yara İzleri - Danilo Kis





              Resimde gördüğünüz kitap Yugoslav bir yazarın kitabıdır. Kitap fuarından büyük bir hevesle almıştım. İsmi çok ilgimi çekmişti. Fakat okurken bana her sayfasında can çekiştirdi. İncecik bir kitap olmasına rağmen bitmek bilmedi. Anlatım olarak ağırlığı bir yana konu olarak da kendimi veremedim ve büyük sıkıntıyla okudum.

              Kitap birçok öyküden oluşmaktadır. Yer yer Yahudilerden, Almanlardan, ölümden bahsetmektedir. Hatta bazı sayfalarda yazarın kendinden bahsettiğini bile düşünebilirsiniz. Çünkü özelliği kitaplarında kendi yaşamından kesitlere yer vermektir. Sizlere kitabın konusuyla ilgili bir şey söyleyemiyorum çünkü anlamakta çok zorlandım. Zaten öykülerden oluştuğu için hepsi birbirinden farklı hikayeler.

              Ud ve Yara izleri de kitabın içindeki öykülerden biri. Yazar her kitabının ismini, yazdığı öykülerden koyarmış. Bu kitabında da o öyküyü seçmiş demek ki.

              Her kitap en başta verilen emekten dolayı okunmayı hak etmektedir canlar. Pişman değilim, belki de ikinci kez okuduğumda daha farklı hislere bürünürüm. :)

         

20 Temmuz 2012 Cuma

Bir Yumak Mutluluk- Debbie Macomber





                 Küçük Mucizeler Dükkanı'ndan sonra sabırsızlıkla aldığım fakat bir türlü okumadığım bu kitabı sonunda bitirdim işteee. :) Keşke araya o kadar kitap sokmasaymışım ama neyse artık... Hikayemiz birinci kitapta kaldığı yerden devam ediyor, fakat bu sefer Lydia hariç diğer üç karakterimiz farklı. Bir Yumak Mutluluğa çorap kursu sebebiyle yazılan üç farklı kişiyi anlatıyor yazar. Courtny, Bethanne ve Elise...

                 Courtny; Chicago'dan Blossom sokağına anneannesinin yanına taşınır. Oldukça kilolu ve psikolojik açıdan çöküntüde bir kızdır. Bethanne; kocası tarafında aldatılmış, kendine güveni olmayan bir kadındır. Elise ise; 65 yaşında kumarbaz kocasından yıllar önce boşanmış kızının yanında yaşamaktadır. Hepsinin asıl amacı çevre edinmek ve yaşadıklarını unutmaktır. Bunun için en iyi adres ise Lydia'nın dükkanıdır. Kursa başladıkları günden itibaren yaşadıkları gelişmeleri anlatmayacağım. Birinci kitaptan çok daha sürükleyiciydi.


               Eleştirmek istediğim tek konu iki kitapta da olan yazım yanlışlarıydı. Bunu da yayın evinin hatası olarak görüyorum. Hepinize iyi okumalar... :)


               'Her yeni gün kendi mucizelerini de beraberinde getiriyor. Hem de en beklenmedik anlarda...'


İki Kişilik Yalnızlık- Sinan Akyüz




        Evet arkadaşlar elimde gördüğünüz kitap gerçek bir yaşam öyküsü. En başta Sinan Akyüz'e bu sade dili ve her kitabında sağladığı sürükleyicilik sayesinde hayranım. Kitabı ne ara bitirdim fark etmedim bile. Tam anlamıyla çerez bir kitap.

        Hikayemizdeki Zafer ve Zehra mükemmel bir aşkla birbirlerine bağlandılar. Fakat yıllar hep duyduğumuz şekilde aşklarını, sevgilerini bitirmeye başladı. Zafer'in batıl inançları sonucu merak edip peşine düştüğü falcı kadın sayesinde evlilikleri gün geçtikçe daha kötüye gitti. Zehra, kocasının bu kadar değiştiğine inanamayan ve buna sebep olan kadını görmeye Kıbrıs'a yola çıktı. Ve yaşadıkları gerçekten inanılır gibi değildi.  Her sayfasında sinirlerinizi daha çok bozacak bir kitap. Hele son sayfalarına doğru artık dayanamayıp adamı öldüresiniz gelecek. :)

       'Kadın, yavaşça kocasından çözüldü. Birkaç karış öteye gitti. Ağlamak istiyordu ama gözlerinden bir damla bile yaş gelmedi. Belki de ilk kez ağlamayı, rahatlamak için yeterli bulmuyordu. Başka bir şeyler yapmak istedi. Sıçradı ansızın oturduğu yatağın içinde. Başını kocasına çevirdi. Boş gözlerle ona baktı...'

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Sis ve Gece- Ahmet Ümit









           Ahmet Ümit'le bir tatil günü tanıştım. O kadar merak içindeydim ki... Tam bir polisiye romanı. Kitabın bazı yerleri beni fazlasıyla sıktı. Ama ben bunun sebebinin ilk sayfalardan beri kitabın karakterlerinden biri olan Sedat'a bağlıyorum. Sedat'ın aynı zamanda hem karısını hem sevgilisini yürütmesi beni çileden çıkarttı. Sedat'ı bir türlü sevemedim. Eleştirdiğim bir nokta ise fazlaca mahremiyete girildiği...

           Gelelim kitabın konusuna; aniden kaybolan bir kızın hikayesiyle ilgili bu kitap. Öyle bir kafayla yazılmış ki kitabın sonuna kadar kıza ne olduğunu düşündüm fakat aklıma asla gelmeyecek bir sonuçla karşılaştım. Son sayfada ağzım açık kalmış durumdaydım. Ahmet Ümit'e hayran kaldım resmen. Anlatım, akıcılık çok ustaca.

           Kitabın içinde kaybolup senaryolar oluştururken muhteşem son.  Beklenmedik inanması güç... Dakikalarca tek bir cümleye bakakaldım.

16 Haziran 2012 Cumartesi

Olasılıksız- Adam Fawer



               


                   Zor bitirdiğim kitaplardan biri... Çokta hoşuma gitti aslında. Sanki Amerikan filmi izliyordum okurken. Benim okumamı zorlaştıran, kitabın içinde sürekli bahsedilen fizik kuralları. O sayfalarda sıkıntıdan kitabı bırakmamak için zor tuttum kendimi.

                    Ama David... Beni kitaba bağlayan karakter... Şimdi ne yapacak acaba diye diye bir baktım kitap bitti. Hele ki sonları muhteşemdi. Adam Fawer'ın yazarlığına zaten hiç bir lafım yok. Nasıl bir kurgudur bu bilemedim. Süperdi!! Kafa karıştıran bir kitap olduğu için bence başından beri her cümleyi çok dikkatli okumak gerekiyor.

                    Bazı sayfaları beni öyle etkiledi ki, gece rüyamda David yerine geçip sürekli birilerinden kaçtım. :) En çok ilgimi çeken nokta ise bir şizofreni ve epilepsi hastası arasında bağlılık kurdurtan yerler.

                     Sırada Empati var. hadi bakalım :)

   
                    'Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parka baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; geçmiş mi, rüya mı, yoksa geleceği mi görüyorsunuz?'

2 Haziran 2012 Cumartesi

Fransız Kadınları Neden Yalnız Uyumaz- Jamie Cat Callan




                  Kitabın kapağı beni öyle etkiledi ki... Hele o puantiyeli ceket :)) fakat okurken sıkıntıdan patladım! Sonunda bitti çünkü kitapları yarım bırakamıyorum malesef.

                  Kitabın konusu gerçekten güzel. Hepimiz Fransız kadınlarının asilliğinden bahsetmişizdir zaten hep. O konuda tek lafım yok çok doğru şeyler yazılmış. Ama yazar döndürüp dolaştırıp aynı şeyleri tekrarlamış durmuş. Bu da bana okurken fenalık getirdi. Yinede iyimser olacağım. İçerik olarak gerçekten bayanların bilmesi gereken şeylerin anlatıldığını düşünüyorum. Son olarak size arka kapaktan bir kaç cümle yazayım kararı siz verin...

                  'Kitap dünyanın en usta aşıkları Fransızların, özellikle de oyunbaz Fransız kadınlarının aşk hayatlarının koridorlarında özel bir gezintiye çıkartıyor.'

                  'Fransız kadınların bir erkekle tek başına dışarı çıkmadıklarını biliyor muydunuz?'

                  'İçinizdeki tanrıçanın çok hoşuna gidecek!'

11 Mayıs 2012 Cuma

Değişim- Franz Kafka




                     Dünya Klasiklerinden olan kitabımız çok hoşuma gitti. Başlamadan sıkacağını düşünmüştüm ama bir günde bitirdim. Zaten incecik bir kitap. Bir klasik olmasına rağmen kitap çok iyi çevrilmiş. Cümleler insanı hiç yormuyor.

                      Kitabımızın kahramanı Gregor Samsa bir sabah uyandığından bir böceğe dönüşür. İlk başlar da bu durumdan fazla etkilenmese de zamanla kendini iyice yalnız hisseder ve ailesine karşı yabancılaştığının farkına varır. Kimlik bunalımı yaşamaya başlar. Ailesi tarafından bir odaya kapatılır. Bir tek kız kardeşi onunla ilgilenir. Yemeğini verir, odasını temizler. Fakat bir gün o da bu duruma dayanamaz hale gelir...

10 Mayıs 2012 Perşembe

Kayıp Gül- Serdar Özkan





                     Herkesin hayatıyla ilgili bir şeyler bulabileceğini düşünüyorum bu kitapta. İki günde okuduğum, bana çok şeyler kattığını düşündüğüm bir hikayesi var. Çevremdeki çoğu kişinin tavsiyesiyle okudum, çok sarmadı, vaaaavvvv demedim ama güzeldi işte. :)

                     Diana çok başarılı bir hukuk öğrencisi. Aslında içinde bir yerlerde hep yazar olmayı istemiş. Ama şöhrete ve paraya çok düşkün olduğu için hukuk tercih etmiş. Annesinin ölümünden sonra her şey bir anda onun için değişiyor. Babasının aslında ölmediğini ve bir ikiz kardeşinin olduğunu öğreniyor. Annesinin son istediği ise ikiz kardeşini bulması oluyor. Elindeki birkaç mektupla ikiz kardeşini aramaya başlayan Diana çok değişik şeyler yaşıyor. Kardeşini ararken tanıştığı Zeynep Hanım sayesinde kendisini daha iyi tanıyor. İç dünyasıyla yüzleşiyor. Geri kalan güllerin ve düşlerin dünyasıyla ilgili her şeyi de öğrenmek size kalmış. :)
               
                   'Simyacı, Küçük Prens ve Martı'yı sevenlerin mutlaka okumaları gereken bir kitap.'

8 Mayıs 2012 Salı

İncir Kuşları- Sinan Akyüz






                  Yarım saat önce bitirdim bu kitabı. Çok etkilendim, çok üzüldüm. Neden böyle acımasızca olaylar yaşanıyor bu dünyada? Sinan Akyüz iyi ki böyle bir konuya değinmiş. Kitap tamamen gerçeklere dayanıyor!

                  Suada'nın son derece saf, güzel aşkıyla başlıyoruz kitaba. Bosnalı, Müslüman güzeller güzeli bir kız Suada. Konservatuar'da başarılı bir öğrenci. Tarık'la da orada tanışıyor. Tarık'ın aşkına karşılık veren Suada ona aşık başka bir arkadaşını reddeder. Ve yıllar sonra reddettiği Sırp gencinin eline esir olarak düşer. Herşey o andan itibaren başlıyor sanki kitapta... Her gün daha ağır işkenceler çeken Suada yaşama sevincini gitgide kaybediyor...

                   Kitap Suada ve ailesi dışında birçok Bosnalı insanın, savaş sırasında Sırplardan çektiği acıları anlatıyor. Özellikle yüzlerce kadın soy değişimi için tecavüze maruz kalıyor. Okudukça Sırplardan daha fazla nefret edeceksiniz. Kesinlikle kitaplığınızda bulunması gereken, konusuyla bambaşka bir kitap... Hele ki son sayfalarında gözyaşlarınıza engel olamayacağınıza eminim...

                  'Beklenen yağmur en sonunda yağar ama savaştan geriye kalan her şeyi yağan yağmurun temizlemesi mümkün müdür acaba? Savaşlarda onca yaşananlar insanoğlunun en karanlık ve en vahşi taraflarına ait öykülerse, makineli tüfekler ve top mermileri art arda patlayıp etrafa ölüm saçıyorsa,tecavüz mağduru zavallı kadınlar nefret çocuklarını dünyaya getiriyorsa... Ne yazık savaştan geriye kalan bu pislikleri temizlemeye göğü yararak bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun dahi gücü yetmez...'

1 Mayıs 2012 Salı

Kapak Kızı- Ayfer Tunç





                Ve bugün bitirdiğim kitabım... Ayfer Tunç ilk defa okuyorum ve hayran kaldım. Öyle ilginç bir yazarmış ki... Bundan sonra devamı olan Yeşil Peri Gecesi'ni okuyacağım. Çok beğendim dilini, kitabın konusunu.. Öyle değişik,farklı bir hikaye.

                Kapak Kızı; üç farklı karakterin bir kişi etrafındaki düşüncelerini yazıyor. Bu üç kişi bir tren vagonunda karşılıyor bizi. Üçü de geçmişte yaşadıkları iç hesaplaşmalarıyla, korkaklıklarıyla yüzleşiyorlar. Ve bu yüzleşme tabi ki Şebnem sayesinde oluyor...

               'O, yavaşça odaya girerdi. Uyuduğumu sanırdı. Usulca alnımı okşar, öper, giderdi. Hırsımı ondan çıkardığım, güzel yüzünü kan içinde bıraktığım gecelerin sabahında bile. Ama bir sabah yine gelmesini, alnımı okşamasını, usulca öpmesini beklerken, çıt diye kapandı kapı. Beni öpmeden gitti. O zaman her şeyin bittiğini anladım. Ateş söndü.'

                Kim daha çıplak?

Erkek Dedikodusu- French Oje, T.B.




             Ayyyyy şuan bile hatırladıkça gülüyorum. Böyle komik, böyle dedikoducu, böyle güzel, böyle böyle böyleee.... :) Kahkaha ata ata okuduğum çok eğlenceli bir kitaptı. Kafa dağıtıcı, asla bitmesini istemeyeceğiniz, okudukça okumak isteyeceğiniz bir hikaye... 

             Pera ve Derin ortak arkadaşlarının düğününde bekarlar masasına düşerler. O gece başlayan arkadaşlıkları git gide ilerler. Geçmiş sevgililerinde yaşadıkları ve o geceden sonrakiler... Okumaktan mutluluk duyacağınız harika bir kitap.

           'Dedikodu için en az iki kişi gerekir, ve de bolca malzeme...'

Senden Başka Yok- Marian Keyes




                   Çok severek okuduğum, kitabın sonlarına doğru hiç tahmin edemeyeceğim olayların olduğu bir hikaye. Zaten ben böyle anlatımları seviyorum. Bir anda hiç tahmin etmediğiniz, yok artık dedirten türden şeyler. Öyle gizemli bir konusu var ki en küçük bir şey bile anlatmak istemiyorum. :) Kesin okumalısınız diyorum. Çok güzel çok çok çoookkk. :)

                  Anna her yerde Aidan'ı arar. New York'a dönmek istemesinin de sebebi budur. Fakat sanki Aidan  onunla tekrar temasa geçmekten kaçınıyor gibi... Gerisi size kalmış okuyun tatlım :)

                 'New York'a geri dönüp onu bulmak zorundaydım. Orada olmama ihtimali de vardı ama şansımı denemek zorundaydım. Çünkü tek bir şeyden emindim: Burada değildi.'

30 Nisan 2012 Pazartesi

İskender- Elif Şafak




                Normalde Elif Şafak okumayı sevmem. Bu sefer arkadaşımın ısrarıyla okudum. Başlarında baya sıkıldığım, kendimi zorlayarak okuduğum ama sayfalar ilerledikçe elimden bırakamadığım bir kitap...

                Kitap İskender ve annesi arasında yaşananlarla alakalıdır. Bir Kürt köyünde yaşayan Pembe'nin evlenip İstanbul'a daha sonra Londra'ya yerleşmesi, üç çocuğu ve kocasıyla yaşadıkları, ayrıca göçmen hayatını anlatıyor. Özellikle kitabın ilk başına yapılan soy ağacı çok güzel, değişik.

               İskender yaptığı hataların bedelini çok acı öder. Sonunda akıllanır ama yıllar geçmiştir...

              'Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikaye, içten içe...'

   

28 Nisan 2012 Cumartesi

Piraye- Canan Tan




             Piraye... Lise yıllarımda okuduğum ama hala unutamadığım mükemmel bir kitap. Canan Tan'ın en güzel kitabı bence. O kadar okunası bir kitap ki buraya ne yazabilirim bilmiyorum.

             Piraye ailesinin isteğiyle Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği bölümüne gider. Romanın ilk sayfalarında idealleri olan genç bir kız olarak tanıdığımız Piraye, Haşim'e aşık olduktan sonra okulu biter bitmez onunla evlenir ve Diyarbakır'a yerleşir. Haşim bir köy ağasıdır ve ailesi çok katıdır. Piraye bir kız çocuğu doğurur ama ondan sürekli erkek çocuk isterler. Sonunda Haşim'e kuma alırlar. Piraye'nin bu olayların sonrasında yaşadığı daha birçok şeyi anlatmaya gerek yok bence okuyun derim :)

            'Teşekkürler Piraye... Bir cumartesi gününün unutulmaz kitabı olarak kalacak aklımda. Hiç boğmadan çokça sürükleyici bir anlatımla ele alınmış. Tüm randevularımı iptal edip, duraksız bir rüyada yaşadım Piraye'yi. Uyandığımda, reddedemeyeceğim o gerçekliğin (o muhteşem sonun) karşısında yanaklarım ıpıslaktı.'

            Ve teşekkürler Canan Tan... Kitapta Nazım Hikmet şiirlerine yer verdiğin için...

Semaver- Sait Faik Abasıyanık






             Kitap hikayeler halinde inceleniyor. Ali'nin iş bulmasından, annesiyle arasında yaşadıklarını, annesinin ölümünden sonra yaptıklarını yazar çok güzel yazmış ve daha bir çok hikayeyi de... Annesi öldükten sonra evin mutluluk kaynağı 'semaver' bir daha kaynamaz olmuştur.

             Kitap insan sevgisi ve insanların iyilikleriyle dolu. Yazar zengin kesime göre fakir kesimi daha fazla övüyor. Zaten ben nedense ince kitapları okumayı daha bir seviyorum. :)

           
           '...Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.'

27 Nisan 2012 Cuma

Küçük Arı- Chris Cleave






                   Çok sevdiğim bir arkadaşımdan alıp okuduğum bir kitap.. Keşke kitaplığımda bulunsa dedim sonradan.. Yazar öyle güzel yazmış ki, bir anda hüzünlendirip sonra bir anda güldürüyor.

                   Yaşamları inanılmaz bir şekilde çarpışan iki kadını anlatıyor bu kitap. Seçiminizin bir insanın hayatını kurtarabileceği oldu mu hiç? Bu kitapta oluyor işte... Tamamıyla çok özel bir hikaye.. Başlarında tam anlam veremeseniz de sayfalar ilerledikçe taşları yerli yerine oturtacaksınız.

                   'Barış ne demektir biliyor musun Charlie?
                    Charlie kafasını salladı.
                    Barış, insanların birbirlerine gerçek adlarını söyleyebildikleri bir zamandır.'

Kadınlar Sağdan Erkekler Soldan- Aşkım Kapışmak






              Yazar kadın-erkek arasındaki farklılıkları komik bir dille anlatmış.Değişik hikayelerden oluşan kitapta hayatınızdan bolca kesit bulabilirsiniz. Okurken eğleneceğiniz, gerçekten de böyle yahu dedirten cinsten anlayacağınız. :)

              'Kadınlar dünyaya melek olarak gelmiştir, fakat şeytan olmaları mecbur bırakılmıştır.'

              'Kadınlar beyninin sağ lopunu, erkekler ise sol lopunu ağırlıklı olarak kullanıyorlar.'

              'Erkekler kadınlara liman olmayı severler. Kadınlar yüklerini boşaltacak limanları iyi seçer çünkü sürekli demir atmayı sevmezler. En uzun kaldıkları liman en büyük ve en güçlü limandır ama yükü ağır kadınlar ilişkiyi öldürür. Çünkü erkekler arada bir hafif yük gemilerine izin verirler.' :)

Kuyucaklı Yusuf- Sabahattin Ali





              Sabahattin Ali'nin dillere destan romanı.. Okumaya doyamadığım kitaplardan biri. Çok yalın bir dille yazılmış usta bir kalem..

              Kitapta ailesi eşkıyalar tarafından öldürülen Yusuf'u, kaymakam olan Salahattin Bey evlat edinir. Ve Yusuf kaymakamın kızı Muazzez'e aşık olur.. Onların güzel başlayan evliliği ve annesinin baskılarıyla değişen Muazzez'in nelere yol açtığını okuyun da görün tatlım. :)

             'Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.'










Amat- İhsan Oktay Anar





                    Çok severek okuduğum bir kitap olduğunu söyleyemem. Ama bu siz beğenmeyeceksiniz anlamına da gelmez. :) Çünkü gördüğünüz kitap masalsı, tarihin gizemli taraflarını vurguluyor.


                     Amat adlı geminin denize açılması, başka gemilerle savaşı, ve bu gemilerden bulaşan veba nedeniyle sona eren hayatların romanı. Bolca gemicilik ve denizcilik terimi var ve bu beni çok yordu, sıktı.

İz- Canan Tan





               Bugüne kadar neredeyse Canan Tan'ın bütün romanlarını okumuşumdur. Fakat İz çok farklı, diğer kitaplarına hiç benzemiyor. Bazen insanlar okudukları kitaplara kendilerini fazla kaptırırlar, kendilerini karakterlerin yerine koyarlar. Beni de o yüzden fazlaca etkiledi bu kitap. Bir an önce bitsin istedim ama hikayeye olan üzüntümden...


                Belki çevremizde çok karşılaştığımız türden bir baba-kız öyküsü... Babasını kahramanı olarak gören bir kızın, onun ölümle sonuçlanan intiharının peşine düşmesini anlatıyor kitap.




                'Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde, yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım. Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? keşke hep küçük kalsalardı...'

Aşkın Gözyaşları- Kimya Hatun





            Gerçekten 'Aşkın Gözyaşları' ... Son sayfalarda gözyaşlarımı tutamadığım bir kitap.. Hayatımda okuduğum en güzel, en saf aşk bile diyebilirim.


            Normalde üç seri halinde yayınlanan kitap diğer iki serisinde Mevlana ve Şems'i anlatıyor. Daha önce iki karakter hakkında da birçok kitap okuduğum için dikkatimi direk Kimya Hatun çekti. Kitabın başından sonuna kadar zevkle okudum. Sinan Yağmur'un kalemine hayran kaldım. Kesinlikle on üzerinden on veriyorum. :)


       
           'Herkes kendi yüreğinin diline uygun kitaplar okur. Bu kitapta okuyucu, içinin içtenlikle dolu sesini duyacaktır. Her bir bakışı ömrünün Şems'ini arayan, her bir adımı özünün aşk kapısını aralayan, Kimya'nın sessiz ağıtına aşkın gözyaşları ile katılan, o saf yüreklerini okuyacaklar.'

İki Cami Arasında Aşk- Mürvet Sarıyıldız





                Mihrimah ve Sinan'ın aşkını merakımdan ve kitabın kapağının etkileyiciliğinden büyük hevesle okumaya başladım. Fakat ilk sayfalardan hayal kırıklığına uğradım. Yazarın dili o kadar basitti ki, tarihimizde bu kadar önemli iki hayat daha fena yazılamazdı. Sırf hikayenin güzelliğinden dolayı okunmaya değer..

26 Nisan 2012 Perşembe

Bir Gün- David Nicholls




          Dexter ve Emma tek bir günün ardından birbirlerini düşünmeden duramazlar. Yıllarca mükemmel bir dostluğu yürütmeye çalışsalar da içten içe birbirlerine duydukları aşk büyür.. Aynı zamanda filmi de yapılmış olan bu kitabı kesinlikle okumalısınız çünkü filmde aynı zevki almanız mümkün değil. Kitap sürekli olarak geçmişe ve geleceğe gitmektedir. Bence tek karmaşası bu. Onun dışında asla bitmesini istemeyeceğiniz aşk dolu bir kitap.


         'Seni kırkında hayal edebiliyorum,' dedi sesinde bir imayla. 'Şu an bile gözümde canlandırabiliyorum.' Genç adam gözlerini açmadan gülümsedi. 'Devam et.'

Küçük Mucizeler Dükkanı-Debbie Macomber





      Birbirinden farklı dört güçlü kadın..Dört farklı hayat nasıl oluyor da mucizelerle aynı noktada birleşiyor?Herkesin kendi hayatından bir şeyler bulacağı çok güzel bir kitap.Hele ki sonlarına doğru inanmıyorum dedirten, elinizden bırakamayacağınız,sonunda pozitif hissedeceğiniz bir roman. Kitap bittikten sonra 'Bir Yumak Mutluluk' adlı ikinci kitabı koşa koşa almaya gideceksiniz garanti veriyorum. :)


      'Artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum. Çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu öğrendim... Hiçbir şeyi, özellikle de hayatı hafife almaz oldum. Artık hiçbir günümü boşa geçirmiyorum. Çektiğim acıların bir karşılığı olduğunu öğrendim...'